Transit Ticaret Nedir? Avantajları ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Transit Ticaret Nedir?
Transit ticaret ile mallar farklı ülkeler arasında, genellikle bir ülkenin gümrük sahasına sokulmadan doğrudan sevk edilir. Bu sayede ithalat vergileri ve benzeri yüklerden kaçınılarak uluslararası ticaret daha hızlı ve düşük maliyetli hâle gelir.
Transit ticaret, en basit tanımıyla bir ürünü başka bir ülkeden satın alıp kendi ülkemizin gümrük sahasına sokmaksızın doğrudan üçüncü bir ülkeye satma işlemidir. Resmî olarak, 06/06/2006 tarihli İhracat Yönetmeliği’nde şu şekilde tanımlanmıştır: “Yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmadan ya da antrepodan satın alınan malın, ülkemiz üzerinden transit olarak veya doğrudan doğruya yurt dışında veya serbest bölgede yerleşik bir firmaya ya da antrepoya satılması” transit ticarettir. Bu süreçte mallar Türkiye Gümrük Bölgesi’ne fiilen giriş yapmaz; başka bir ülkeden alınıp yine başka bir ülkeye gönderilir. Dolayısıyla transit ticaret, ne klasik ithalat ne de ihracat olarak kabul edilir, kendine özgü bir ticaret şeklidir.
İthalat ve ihracattan farkı: Transit ticarette mal Türkiye’ye fiziken girmediği için ithalat işlemlerine tabi olmaz. Yani normal bir ithalatta olduğu gibi gümrükten mal çekme, gümrük vergisi ödeme gibi yükümlülükler doğmaz. Keza, normal ihracatta gereken gümrük çıkış beyannamesi de transit ticarette söz konusu değildir. Transit ticarette satıcı ile nihai alıcı farklı ülkelerde bulunur ve Türk firması aracı konumdadır. Mal Türkiye içinde üretilmediği veya tüketilmediği için ithalat ve ihracat mevzuatında tanımlı kotalar, izinler ve benzeri kısıtlar transit ticarete genellikle uygulanmaz. Ancak uluslararası yaptırımlarla ticareti yasaklanmış mallar veya ülkeler söz konusuysa, transit ticaret yolu ile de olsa bu işlemler yapılamaz (yasak kapsamı değişmez).
Hangi işlemler transit sayılır? Yukarıdaki tanıma göre, çıkış ve varış noktaları yurt dışı, serbest bölge veya gümrük antreposu olan kombinasyonlar transit ticarete girer. Örneğin:
- Yurt dışındaki bir satıcıdan mal alınıp, Türkiye’ye getirilmeksizin başka bir ülkedeki alıcıya doğrudan satılması (en yaygın transit ticaret şekli)
- Yurt dışından alınan malın Türkiye’deki bir serbest bölgeye satılması (mal serbest bölgeye girebilir, ancak Türkiye’nin gümrük sahasına hala girmemiş olur).
- Türkiye’de bir antrepoda bulunan (serbest dolaşıma girmemiş) malın satın alınıp yurt dışına satılması.
- Bir serbest bölgedeki malın satın alınıp başka bir serbest bölgeye veya yurt dışına satılması.
Bu işlem türlerinde önemli kriter, malın Türkiye iç pazarına girmemesidir. Transit ticaret işlemleri, ihracat sayılan satışlar kapsamında değerlendirilse de teknik olarak ithalat/ihracat rejimlerine tabi değildir. Mevzuatta transit ticaret, ihracatla ilgili düzenlemeler arasında yer almakla birlikte, kendine özgü kuralları olan ayrı bir ticaret biçimi olarak ele alınır.
Transit Ticaret Nasıl Yapılır? (Süreç ve Belgeler)
Transit ticaret işlemlerini sorunsuz gerçekleştirmek için belirli adımlar ve gerekli belgeler vardır. A’dan Z’ye transit ticaret süreci genel hatlarıyla şu şekilde özetlenebilir:
- Tedarikçi ve Alıcı Bulma: Transit ticaret yapmak isteyen firma önce yurt dışındaki uygun tedarikçi ve alıcıyı belirler. Örneğin, ihtiyaç duyulan ürünü üreten bir yabancı firma ile temasa geçer ve aynı ürüne talebi olan başka bir ülkedeki müşteriyle anlaşır. Bu aşamada ürünün fiyatı, kalite özellikleri, teslim süresi gibi hususlar her iki tarafla müzakere edilir.
- Satın Alma Siparişi: Türk firması, yabancı satıcıyla anlaştıktan sonra mal için sipariş verir (ithalatçı rolündedir). Taraflar arasında bir proforma fatura düzenlenebilir ve ödeme/teslim şartları netleştirilir. Ardından satıcı, malları kararlaştırılan süre ve şartlarda hazırlar. Gerekirse bu aşamada bir satış sözleşmesi de yapılabilir.
- Sevkiyat Planlaması ve Gümrük İşlemleri: Malların nasıl sevk edileceği planlanır. En ideal senaryo, malın çıkış ülkesinden doğrudan varış ülkesine gönderilmesidir. Eğer mal Türkiye üzerinden fiziken geçecekse veya bir antrepo/serbest bölgede duraklayacaksa, Türkiye Gümrük İdaresine transit geçiş için gümrük transit beyannamesi verilmesi gerekir. Bu beyanname, malın Türkiye’den transit geçtiğini ve burada serbest dolaşıma sokulmayacağını belgeleyen bir gümrük işlemidir. Transit geçiş sırasında gümrük idaresi malları teminat altında gözetiminde tutar.
- Taşıma ve Lojistik: Sevkiyat genellikle uluslararası bir nakliye firması ile organize edilir. Taşıma belgesi olarak konteyner taşımacılığında konşimento (bill of lading), kara yolunda CMR senedi, hava yolunda hava konşimentosu (AWB) gibi belgeler düzenlenir. Bu belgelerde gönderici ve alıcı bilgileri yer alır. Transit ticarette çoğunlukla, orijinal konşimentonun bilgilerinin değiştirilmesiyle bir switch konşimento kullanılması tavsiye edilir; böylece üretici (satıcı) ile nihai alıcı birbirlerinin bilgilerine doğrudan erişemez. Mallar çıkış noktasından alıcı ülkeye doğru yola çıkar ve transit sürecinde gerekliyse sigorta işlemleri yapılır.
- Faturaların Düzenlenmesi: Ticari faturalar hem malın alındığı yabancı satıcı tarafından Türk firmasına, hem de Türk firması tarafından yabancı alıcıya kesilir. Türk firma, malı satın aldığı fiyat üzerinden bir alış faturası alır; akabinde daha yüksek bir bedelle yabancı alıcıya satış faturası düzenler. Vergi mevzuatına uygun olarak, transit ticaret faturaları genellikle Türkçe ve İngilizce dillerinde ve KDV’siz olarak kesilir. Eğer firma e-fatura mükellefiyse, bu satışlar için e-Arşiv Fatura düzenlenmesi gereklidir (gümrük beyannamesine ekli ihracat olmadığı için e-Fatura değil). Her iki fatura da malın cinsi, miktarı, birim fiyatı, toplam tutarı, satıcı/alıcı bilgileri gibi ayrıntıları içerir.
- Ödeme İşlemleri: Transit ticarette ödeme, taraflar arası güvenin sağlanması açısından kritik bir adımdır. Genellikle uluslararası banka havalesi (SWIFT) veya akreditif gibi yöntemlerle yapılır. Örneğin Türk firma, alıcıdan ödemeyi banka yoluyla tahsil eder ve ardından tedarikçiye mal bedelini öder. Güvenli bir yöntem olarak, alıcı tarafından Türk firma lehine açılan bir akreditifin, satıcı lehine devredilmesi de tercih edilebilir. Ödeme planı, malın yüklenmesi ve belgelerin ibrazına bağlı olarak belirlenir.
- Varış Ülkesinde İthalat: Mallar alıcı ülkeye ulaştığında, o ülkenin ithalat mevzuatına göre gümrükten çekilir. Bu işlem transit ticaretin Türkiye açısından bir parçası olmasa da alıcı için normal bir ithalat sürecidir. Türk firma, alıcının ithalat işlemleri için ihtiyaç duyabileceği menşe şahadetnamesi, çeşitli sertifikalar veya paketleme listesi gibi belgelerin temininde yardımcı olabilir.
- Takip ve Kayıt: Tüm süreç boyunca Türk firma, malların hareketini ve teslimatını takip eder. Sevkiyatın sorunsuz varışını teyit eder ve gerektiğinde taraflar arasında iletişimi sağlar. İşlem tamamlandıktan sonra hem alış hem satış ayağını kendi muhasebe kayıtlarına geçirir. Transit ticarete konu mallar şirket stoklarına fiilen girmediği için, genellikle hesaplarda 157 (Diğer Stoklar) gibi bir hesaba kaydedilir ve satış geliri yurtdışı satış olarak gösterilir. Böylece transit ticaret işlemi kapanmış olur.
Yukarıdaki adımlar, genel bir akışı temsil eder ve her transit ticaret işleminde temel prensipler aynıdır. Bu süreçte kullanılan başlıca belgeler arasında proforma fatura, ticari faturalar (alış ve satış), konşimento/taşıma senedi, paketleme listesi, sigorta poliçesi (varsa) ve ödeme belgeleri (örn. swift dekontu veya akreditif evrakı) sayılabilir. Tüm bu belgelerin doğru düzenlenmesi ve taraflarca mutabık kalınan koşulları yansıtması önem taşır.
Serbest bölge kullanımı (varsa): Transit ticarette çoğu zaman mal, çıkış ülkesinden doğrudan varış ülkesine gönderilir. Ancak bazı durumlarda Türkiye’deki bir serbest bölge veya antrepo kullanılabilir. Örneğin, mal Türkiye’ye getirilip bir serbest bölgede geçici olarak depolanabilir veya elleçlenebilir, ardından başka bir ülkeye sevk edilir. Bu durumda mal hâlâ Türkiye gümrük sahasına resmen girmemiş sayılır; ancak serbest bölgeye giriş-çıkış için ve Türkiye üzerinden taşıma için gümrük idaresine transit rejimi kapsamında beyanname verilir. Mallar serbest bölgede bulunduğu süre boyunca gümrük gözetimi altındadır ve Türkiye’de serbest dolaşıma sokulmaz. Serbest bölge kullanımı, özellikle büyük hacimli yüklerin konsolidasyonu, kalite kontrolü veya yeniden paketlenmesi gerektiğinde avantaj sağlar. Fakat bu durumda da transit ticaret kurallarına uyulması ve doğru beyannamelerin verilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Transit Ticaretin Avantajları
Transit ticaret, uluslararası ticaret yapan firmalara çeşitli avantajlar sunar. Aşağıda, transit ticaretin öne çıkan faydaları özetlenmiştir:
- Vergisel avantajlar: Transit ticarette mal Türkiye’ye ithal edilmediği için ithalata ilişkin gümrük vergisi, resim, harç ve fonlar uygulanmaz. Bu da maliyetleri önemli ölçüde düşürür. Aynı şekilde, teslimat ülke içinde gerçekleşmediğinden KDV de bu işlemlerde hesaplanmaz ve faturada gösterilmez. Transit ticaret işlemleri KDV beyannamesine dahil edilmediği gibi, finansman amacıyla kredi kullanımında alınan KKDF (%0 kaynak kullanım destekleme fonu) de ortaya çıkmaz. Ayrıca, bu işlemlere ait düzenlenen kağıtlar ve sözleşmeler de damga vergisinden istisna edilmiştir. Tüm bu vergisel avantajlar, transit ticareti mali açıdan cazip kılmaktadır.
- Stoksuz ticaret imkânı: Transit ticarette mallar işletmenin deposuna girmeden doğrudan alıcıya gönderilir. Başka bir deyişle, stok tutmadan ticaret yapma imkânı vardır. Şirket, malı fiilen stoklamadığı için depolama, stok finansmanı, sigorta gibi maliyetlere katlanmaz. Nitekim transit ticarete konu mallar şirketin stoklarına fiziken girmez; muhasebede özel şekilde takip edilir. Bu sayede firmalar sermayelerini envantere bağlamadan uluslararası ticaret yapabilir ve talebe göre esnek hareket edebilirler.
- Uluslararası pazara açılım: Transit ticaret, firmalara küresel ölçekte ticaret yapabilme olanağı sunar. Ülkende üretimin olmasa bile, farklı ülkelerden mal temin edip başka ülkelere satarak uluslararası pazarlara girebilirsin. Bu model, özellikle gelişmekte olan pazarlara hızlı erişim ve yeni müşterilere ulaşma fırsatı verir. Küçük bir firma dahi transit ticaret sayesinde dünyanın farklı köşelerindeki alıcılara ürün tedarik edebilir. Böylece şirketler ihracatçı konumuna geçerek global ölçekte büyüme imkânı yakalar.
- Lojistik esneklik: Transit ticaret, lojistik süreçlerin optimize edilmesine olanak tanır. Malın rotası esnek şekilde planlanabilir; coğrafi konumu stratejik ülkeler üzerinden geçiş yaparak süre ve maliyet avantajı elde edilebilir. Örneğin Türkiye, doğu ile batı arasında bir köprü konumunda olduğu için, Asya’dan Avrupa’ya giden birçok yük Türkiye üzerinden transit geçerek hızlı ulaştırılmaktadır. Benzer şekilde Dubai, Singapur gibi hub noktalar üzerinden transit göndermek de sık kullanılan yöntemlerdir. Bu esneklik sayesinde nakliye masrafları azaltılabilir, teslim süreleri kısaltılabilir ve farklı taşıma modları (deniz, hava, kara) entegre edilebilir. Sonuçta transit ticaret, doğru planlandığında hem maliyet hem de zaman açısından verimli bir lojistik zinciri kurulmasını sağlar.
Transit Ticarette Dikkat Edilmesi Gerekenler
Transit ticaret yaparken avantajlar kadar, uyulması gereken kurallar ve dikkat edilmesi gereken hususlar da vardır. Aşağıda, transit ticaret işlemlerinde titizlikle ele alınması gereken başlıca noktalar sıralanmıştır:
- Doğru belge düzeni: Transit ticarette evrakların eksiksiz ve doğru hazırlanması kritik önem taşır. Özellikle alış ve satış faturalarının, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesi uyarınca düzenlenmesi gerekir. E-fatura mükellefi firmalar bu işlemlerde e-Arşiv Fatura kullanmalı, e-fatura zorunluluğu olmayanlar ise matbu fatura kesmelidir. Faturaların açıklama kısmında işlemin transit ticaret olduğu ve KDV istisnası belirtilebilir; faturada KDV oranı “%0” olarak gösterilmelidir. Ayrıca, hem satıcıdan gelen hem alıcıya giden faturaların birbirine tutarlı olması (miktar, birim vs.) önemlidir. Taşıma belgeleri (konşimento, CMR vb.) de transit ticarete uygun şekilde doldurulmalı, gönderici/alıcı bilgilerinde aracı firmanın rolü gözetilmelidir. Belgelerde yapılacak ufak bir hata bile uluslararası alanda gecikmelere ve sorunlara yol açabileceğinden, bu konuda titiz davranılmalıdır.
- Malın fiziki Türkiye’ye girmemesi: Transit ticaretin esası, malın Türkiye iç pazarına hiç sokulmamasıdır. Eğer mal yanlışlıkla veya zorunlu hallerde Türkiye’ye ithal edilir (gümrükten çekilir) ise artık o işlem transit ticaret kapsamından çıkar ve normal ithalat-ihracat hükümleri devreye girer. Bu nedenle malların Türkiye gümrük sahasına girmeden transit geçmesi sağlanmalıdır. Türkiye üzerinden geçiş gerekiyorsa, mal Türkiye’de sadece antrepo veya serbest bölge gibi gümrük kontrolündeki alanlarda tutulmalı, asla serbest dolaşıma sokulmamalıdır. Örneğin, konteyner Türkiye limanında sadece başka bir gemiye aktarma yapmak üzere indiriliyorsa, bu süreç transit rejimiyle yapılmalı; konteyner Türkiye’de iç piyasaya yönelmemelidir. Bu kurala dikkat etmek, ithalat vergileri ve KDV yükümlülüğü doğmaması için şarttır.
- Ödeme kontrolü ve kambiyo takibi: Transit ticarette finansal akış çift yönlü olduğu için özen ister. Bir yandan yurt dışındaki alıcıdan döviz tahsilatı, diğer yandan yurt dışındaki satıcıya ödeme söz konusudur. Kambiyo mevzuatı açısından güncel düzenlemelere göre transit ticaret bedellerinin Türkiye’ye getirilmesi zorunlu değildir – yani firma döviz gelirini yurt dışında tutmakta serbesttir. Ancak bu serbesti, firmanın isteğine bağlı olarak dövizi getirmeyeceği anlamına gelmez; genellikle işletmeler elde ettikleri döviz gelirini Türkiye’ye getirip bozdurarak kullanırlar. Önemli olan, ödemelerin izlenebilir olması ve kayıt altına alınmasıdır. Alıcıdan gelen ödeme mümkünse satıcıya yapılacak ödemeden önce alınmalı, böylece nakit akışı dengesi korunmalıdır. Gerekirse akreditif, banka teminatı gibi güvenli ödeme yöntemleri kullanılmalı ve bu sayede mal bedelinin tahsilatı garanti altına alınmalıdır. Ayrıca, döviz kurlarındaki dalgalanmalar transit ticarette kârı etkileyebileceği için kur riskine karşı da önlem alınmalıdır (örneğin forward işlemler veya sözleşmede sabit kur belirleme gibi). Kısacası, hem alıcıdan tahsilat hem satıcıya ödeme dikkatlice planlanıp takip edilmelidir.
- Vergi ve KDV uygulamaları: Transit ticaret işlemlerinde her ne kadar KDV, gümrük vergisi, damga vergisi, fon gibi unsurlar ortaya çıkmasa da vergi mevzuatına uygun hareket etmek gerekir. Transit ticaret kapsamındaki satışlar KDV’nin konusuna girmediği için KDV beyannamesinde gösterilmez ve faturada KDV hesaplanmaz. Ancak faturanın istisna mahiyetinde düzenlendiği doğru kodlarla belirtilmelidir (e-Arşiv faturada “İstisna” seçilip, açıklama kısmına ilgili KDV Kanunu maddesi yazılabilir). Diğer yandan, kazancın vergilendirilmesi konusu önemlidir: Transit ticaretten elde edilen kâr, yurtdışında gerçekleşmiş olsa da Türkiye’deki firma için vergiye tabidir. Tam mükellef şirketler, dünya genelinde elde ettikleri kazanç üzerinden gelir veya kurumlar vergisi öderler. Dolayısıyla transit ticaretten kazanılan tutar, şirket kazancına dahil edilip beyan edilmelidir. Eğer bu işlemlere ilişkin giderler varsa (nakliye, sigorta vb.), KDV’siz fatura ile alınan bu hizmetlerin KDV’leri indirim konusu yapılamaz, maliyete eklenir. Sonuç olarak, transit ticarette işlem bazında birçok vergi muafiyeti olsa da işletme kârı genel vergi yükümlülüklerine dahildir. Şirketler tüm bu vergi ve muhasebe süreçlerini doğru yönetmeye dikkat etmelidir.
Örnek Senaryo ile Transit Ticaret Açıklaması
Örnek: Çin’den alınan malın Almanya’ya satışı senaryosunu ele alalım. Bir Türk şirketi (A), Çin’deki bir üreticiden (B) belirli bir ürünü uygun fiyata satın almak istemektedir. Aynı zamanda Almanya’da bulunan bir müşteri (C) de bu ürünü talep etmektedir. A firması, B ile ve C ile ayrı ayrı anlaşarak transit ticaret köprüsünü kurar. Bu örnekte işlemler ve belgeler aşağıdaki gibi olacaktır:
- Satın alma anlaşması (A ↔ B): A firması, Çinli B firmasıyla malın alış sözleşmesini yapar. Örneğin 100 adet ürünü birim fiyat 50 USD’den satın almak üzere anlaştığını varsayalım. B firması, anlaşma sonucunda A’ya üzerinde fiyat, miktar, teslim şekli yazılı bir proforma fatura gönderebilir. A bu şartları onaylayarak siparişi kesinleştirir.
- Satış anlaşması (A ↔ C): A firması, Almanya’daki C firmasıyla da malın satışı için sözleşme yapar. Diyelim, birim fiyatı 60 USD’den 100 adet ürünü C’ye satmayı kabul etmiştir. Teslim ve ödeme koşulları (örn. CIF Hamburg teslim, 50% peşin ödeme gibi) kararlaştırılır ve A, C’ye bir proforma fatura veya satış sözleşmesi düzenler.
- Sevkiyatın düzenlenmesi: Çin’deki B firması, malları sözleşmeye göre hazırlar ve Almanya’ya doğrudan göndermek üzere nakliye firması ayarlar. Bu nakliye için bir konşimento düzenlenir. Örneğin, konteyner gemi ile Şanghay’dan Hamburg’a gidecek olsun. Orijinal konşimentoda yükleyici olarak B (Çin) ve alıcı olarak C (Almanya) görünebilir. Ancak A firması, kendi rolünü gizlemek veya lojistiği daha iyi kontrol etmek isterse, switch konşimento uygulaması ile ikinci bir konşimento seti düzenlenir. Bu ikinci konşimentoda yükleyici A (Türkiye), alıcı C (Almanya) olarak değiştirilir. Böylece C firması, malın asıl çıkış noktasının Çin olduğunu bilse de tedarikçi olarak karşısında A firmasını görür (B ile doğrudan temasa geçmez). Mallar gemiye yüklendikten sonra nakliye şirketi konşimentoyu düzenler ve konşimento A firmasına (ve/veya C’nin bankasına) gönderilir.
- Faturalama: B firması, malların yüklemesini yapınca A firmasına bir ticari fatura düzenler. Bu faturada 100 adet ürün için toplam 5.000 USD (50 USD * 100) bedel, ödeme ve teslimat şartları yer alır. A firması da aynı anda C firması adına kendi satış faturalarını keser. A’nın C’ye kestiği faturada 100 adet ürün için toplam 6.000 USD tutar görünür. KDV içermez, faturada “Export/Transit Trade – No VAT” şeklinde not düşülebilir zira teslim Türkiye’de değildir. Ayrıca fatura dili Türkçe/İngilizce olarak düzenlenir ki Almanya’daki alıcı rahatlıkla kullanabilsin. Sonuç olarak A’nın alış ve satış faturaları hazırlanmış olur.
- Ödeme süreci: Bu örnekte ödeme şartı olarak varsayalım %50 peşin, %50 mal varınca şeklinde anlaşılsın. C firması, sipariş onayı ile birlikte A’ya 3.000 USD peşin ödeme yapar (örneğin swift havalesi ile). A firması da bu tutarın büyük kısmını (anlaşmaya göre) B firmasına avans olarak iletebilir veya mal yüklenip yola çıkınca B’ye öder. Kalan %50’lik tutar için C, mal Hamburg’a ulaştığında ve konşimento kendisine teslim edildiğinde A’nın hesabına 3.000 USD daha gönderir. A da bu tutarı alınca B firmasının kalan alacağını (2.500 USD) öder. Ödemenin güvenliği açısından, taraflar akreditif kullanmayı da tercih edebilirdi: C’nin bankası A lehine bir akreditif açar, A da bunu B lehine devrederdi. Bu sayede B, C’nin ödemesinin banka garantisi altında olduğunu bilir, A da aradaki kârını güvence altına alır. Örneğimizde havale yöntemi kullanılmış olsa da, önemli olan A’nın C’den parayı tahsil edebilmesi ve B’ye ödemesini zamanında yapmasıdır.
- Teslimat ve ithalat işlemi: Mallar gemiyle Hamburg Limanı’na ulaştığında, C firması kendi gümrük mevzuatına göre ithalat beyannamesini verir ve malları ithal eder. Bu aşamada artık A firmasının doğrudan bir rolü yoktur; ancak A, süreç tamamlanana dek iletişimde kalarak malların sorunsuz teslim edilmesini takip eder. C gümrük vergilerini ve KDV’yi Almanya’da kendi mevzuatlarına göre öder (Türkiye’ye bir vergi ödenmez). Mal C’nin deposuna ulaştığında transit ticaret zinciri başarıyla tamamlanmış olur.
Bu senaryoda görüldüğü üzere, Türk firması A malı hiç Türkiye’ye getirmeden alıp satmıştır. Kullanılan belgeler arasında proforma faturalar, ticari faturalar, konşimento, akreditif evrakı (eğer kullanıldıysa) ve banka ödeme dekontları bulunmaktadır. Türk firması A, hem Çin’den alım için hem Almanya’ya satış için ayrı faturaları kayıtlarına alır ve aradaki farktan doğan kârı elde eder. Bu kâr Türkiye’de vergiye tabi olacaktır. Transit ticaret sayesinde A firması, Çin’deki üretici ile Almanya’daki alıcı arasındaki ticaretten komisyon/kâr geliri sağlamış, bunu yaparken de klasik ithalat/ihracat süreçlerine girmemiştir.


